top of page

İstanbul'un Bizans Mirası Rölikleri...

Rölik;

  1. Geçmiş bir zamandan gelen, özellikle de tarihsel olarak ilgi çeken nesne.

  2. Kutsal bir kişinin bedeninden bir parça veya önemli bir eşyası.

  3. Geçmiş bir zamandan gelen, ama artık demode olmuş bir nesne.

        Semavi olsun olmasın tüm dinlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, kutsal kitaplar, öğretiler ve ibadethanelerin yanısıra, bu inanç sistemleri içerisinde yer alan mekanlar, tabiat varlıkları ( dağ,mağara, nehir, ağaç..vb.) , nesneler ( kıyafet, günlük eşya, ritüel eşyaları...vb.), dinin ileri gelenlerine ait beden parçaları da inananlar tarafından kutsal kabul edilmiş; mekanlar, tabiat varlıkları ziyaret edilirken, nesneler, beden parçaları mahfazalar içerisinde özenle saklanıp inananlara gösterilmiştir. İşte bu nesnelere, beden parçalarına rölik adı  verilmiştir. 

        Henüz dokuz on yaşlarında küçük bir çocukken, dedemin görev aldığı Beykoz Ayia Paraskevi Kilisesi’nin bahçesinde rutin olarak sağı solu kazıp Indiana Jonesçuluk oynadığım bir günün ertesinde, kendimi annem, babaannem ve zangoç ile birlikte kilisenin içini temizlerken bulmuştum. Elimde bir toz bezi, ikonaları silerken, gözüm hani şu kadınların -nedense- arkasına geçemediği ikonastatisin arkasındaki masa üzerinde duran küçük kilise maketine takılmıştı. İşte o an içimdeki Indiana Jones’a engel olamayıp, gizlice kilise maketinin minyatür kapısını açtım. Maketin içerisinde küçük bir lahit minyatürü buldum. Heyecanlanmıştım, boyutlar arası bir kapıyı açacağını düşündüğüm o ‘şey’i bulacağımı düşünmüştüm. Lahit minyatürünün kapağını açtım ve: ‘Anne! Burada tavuk kemiği var…’. Cümlemin bitmesiyle birlikte iki kadın ikonastatisin arkasına geçmiş (!) ve elimden aldıkları kemiği apar topar yerine bırakıp beni kapı dışarı etmişlerdi. Bulduğum kemiğin kiliseyi kutsamak için orada olduğunu ve bunun bir azize ait olduğunu o gün, fakat buna ‘rölik’ dendiğini ise yıllar sonra öğrenmiştim. Bu biraz da talihsiz tanışma içimde büyük bir merak uyandırmış ve gittiğim her dini mekanda bir rölik arar olmuştum.

          

Ben Dedem Aleko Beykoz Ayia Paraskevi Kilisesinde.jpeg

1991, Dedem Aleko, ben ve diğer okuyucular, Beykoz Ayia Paraskevi Kilisesi'nde

        Hayatımda ne olduğu bilerek gördüğüm ilk rölik Topkapı Sarayı’ndaydı. Ardından patrikhanedeki tabutları gördüm. Yunanistan ziyaretlerimde kemiklerin, azizlere ait eşyaların sergilendiği bir çok kiliseye girdim. Katolik ve Protestan inançlı ülkelerin kiliselerinde de bir çok örnekle karşılaştım. Bu örnekleri gördükçe, İstanbul’da günümüzde mevcut bulunan röliklerin sayısının çok az olduğunu düşünmeye başladım. Bu şehir önemli bir Bizans mirasıydı, ve böyle bir şehirde kutsal emanetlerin sayısı çok daha fazla olmalıydı. İşte bu düşünceyle, İstanbul’daki hristiyan röliklerinin peşine düştüm ve kendimce bir liste oluşturmaya karar verdim. Bu liste internet araştırmasıyla değil; ancak yürüyerek, kapısı açık her kiliseye, her müzeye girerek oluşturulabilirdi. Hal böyle olunca, neredeyse her haftasonu sevgili Çağatay Topcu ile gerçekleştirdiğimiz İstanbul yürüyüşlerine bir amaç daha eklenmişti: ‘İstanbul’un Bizans Mirası Rölikleri’ni bulmak…

     Bizans’ın İlk Rölikleri:

        Şüphesizdir ki Bizans ve başkenti Konstantinopolis -İstanbul-, uzun yıllar hristiyanlığın önemli bir merkezi olmuştu. Şehrin bir kült merkezine dönüşmesinde ise en önemli ilk adımları, daha sonra aziz ilan edilecek olan İmparator I.Konstantin ve annesi Helena atmıştı. Her ne kadar hristiyanlık resmi din olarak 380 yılında Theodosius tarafından ilan edilse de, 313 yılında I.Konstantin bu dini tanımış ve yasal statü getirmişti. Konstantin’in hristiyanlığa olan ilgisi ve yakınlığının sebebi muhtemelen annesi Helena’nın bir hristiyan olmasıydı. Bizans’ın ilk hristiyan röliklerini Konstantinopolis’e getiren de Helena’dan başkası değildi. 325 yılında Kudüs’e seyahate - ya da haç yolculuğuna- giden Helena, oğlunun da desteğini alarak burada araştırmalar ve kazılar yaptırmıştı. Bölgede bulduğu bir çok önemli rölik kendisiyle birlikte İstanbul’a getirilmişti. Bunların en önemlileri, İsa’nın çarmıhına ait parçalar ve çivilerdi. Konstantin ve Helena’nın ardından, II.Konstantin, Valens, Theodosius, Arcadius, II.Theodosius, I.Leo ve diğer ardılları da şehre yeni rölikler getirmişti.

        Peki hangi röliklerdi bunlar? Gelin bir kısmının hangileri olduğunu, 1204 yılında Latinler’le birlikte İstanbul’u işgal eden 4.Haçlı Seferi şövalyelerinden, Robert De Clari’nin sözlerinden okuyalım:

         ‘’Şehir ele geçirildiğinde [...] ve saraylar ele geçirildiğinde, [...] buralarda çok daha fazla zenginlik buldular. [...] Ve Bukoleon sarayı çok zengindi [...] ve içinde irili ufaklı tam otuz şapel vardı ve bunlardan biri vardı ki Kutsal Şapel olarak adlandırılıyordu; çok zengin ve asildi, tamamı gümüş olmayan ne bir menteşe, ne bir bant ne de başka bir parçası[...] ve jasper, porfir veya başka bir değerli değerli taştan yapılmayan tek bir sütunu bile yoktu… [Ve] bu şapelin içinde pek çok zengin kutsal emanet bulundu: [...] bir adamın bacağı kadar büyük olan Gerçek Haç'ın iki parçası […], Rabbimizin yan tarafına saplanmış  olan mızrak, ellerine ve ayaklarına çakılmış iki çivi; ve kristal bir şişenin içinde biraz kanı ve [...] onu Golgota Dağı'na götürdüklerinde giydiği tunik [...] ve orada kafasına takılan kutsal taç [...], Meryem Ana'nın cübbesi ve daha o kadar çok zengin kutsal emanet bulundu ki bunları size saymakla bitiremem […].”

WhatsApp Image 2024-06-28 at 23.29.27.jpeg

Robert De Clari'nin sözleri doğrultusunda Yapay Zeka ile oluşturulmuş görseller

        Robert De Clari’nin bu sözlerine göre, Bukoleon Sarayı’nın hemen arkasında, Büyük Saray kompleksinin içerisinde,  Kutsal Şapel olarak bilinen ve her yeri gümüş ve değerli taşlarla kaplı bir kilise vardı: Fener Meryem Ana Kilisesi - Θεοτόκος τοῦ Φάρου. Bu kilisenin içerisinde, İsa’nın üzerine gerildiği çarmıhın parçaları,  ellerine çakılmış çiviler, kafasına takılan dikenli taç, çarmıh üzerine geriliyken ölüp ölmediğini kontrol ettikleri mızrak, kanı ve çarmıha gerilmeye götürülürken üzerine giydiği tunik sergileniyordu. Ayrıca bir tek bunlar değil, Meryem’in cübbesi de bu kilisede sergilenen rölikler arasındaydı.

        Bizans’ta mevcut rölikler sadece Robert De Clari’nin bahsettiği kadar değildi. I.Konstantin’in ardından, neredeyse her imparator şehre yeni rölikler getirmişti. Hristiyanlar bu röliklerin şehri surlardan, kulelerden daha iyi koruyacağına inanıyordu. Aslında bu rölikler sadece din ile ilgili değil, siyasi bir güç, bir prestij simgesiydi.

        II.Constantin, havarilerden Andrew, Timothy ve Luke’un bedenlerini, Valens Vaftizci Yahya’nın kafatası röliğini,  Theodosius Günahçıkaran Paul, Terentius ve Africanus’un bedenlerini, Arcadius Samuel’in, II.Theodosius Yakup, Zekeriya, Aziz Stephan ve John Chrisostomos’un bedenlerini, Anastasius Resafalı Aziz Sergios’un röliklerini, I.Leo ise Meryem’in cübbesini başkente getirmişti.

        Justianus, havarilerden Peter ve Paul’un röliklerini Papa Hormisdas’tan ve Selanikli Aziz Dimitrios’un röliklerini Selanik Başpiskoposu’ndan istese de alamamış, kendisine sadece bu önemli isimlerin temas ettiği rölikler gönderilmişti. Herakleios ise, kutsal mızrak, sünger ve orijinal çarmıhın diğer parçalarını İstanbul’a getirmişti. 944 yılında üzerinde İsa’nın yüzünün bir fotoğraf gibi çıktığına inanılan ünlü mendil, 945 yılında ise Vaftizci Yahya’nın kol röliği Fener Meryem Ana Kilisesi’nde yer almıştı. Bu yıllardan sonra, İsa’nın kafasına takılan dikenli taç, sandaleti, mor cübbesi, peygamber İlyas’ın hırkası, İbrahim’in meleklerle tartışmaya oturduğuna inanılan masa, Samuel’in boynuzu ve Musa’nın asası da şehre getirilmiş ve Fener Meryem Ana Kilisesi yakınındaki Nea Ekklisia ve Aziz Stephan kiliselerinde yüzlerce yıl sergilenmişti.

        Robert De Clari’nin hayranlıkla yazdığı satırlardan da anlaşılacağı üzere, 1204 yılında Latin İstilası ile birlikte Konstantinopolis’teki rölikler artık el değiştirmişti. Hepsi, Latin Kral I.Baldwin’e ait olmuştu. Bu rölikler zamanla Avrupa’da farklı kiliselere dağıtılmış ve hatta güçlü ve etkili yöneticilere satılmıştı. Doğrudan İsa ile ilgili olanlar, Fransa Kralı IX.Louis tarafından satın alınmış ve Sainte-Chapelle’de yer bulmuştu. Peki bir dönem tüm bu kutsal emanetlere ev sahipliği yapmış İstanbul’da, bugün geriye ne kalmıştı?

Konstantinopolis’ten İstanbul’a Miras Rölikler:

        İsa’ya ve Meryem Ana’ya ait rölikler bugün İstanbul’da olmasa bile - en azından bildiğimiz kadarıyla - İsa’nın varlığına şahit olmuş bazı cisimler, önemli aziz ve azizelerin kemikleri ve bu kişilerin bazı eşyaları, patrikhanede, kiliselerde ve müzelerde karşımıza çıkmaktadır. Tabii bunlar Hristiyanlık açısından çok önemli olsa da, bir Torino kefeni kadar (sahte olup olmadığı hala tartışma konusudur) veya İsa’nın dikenli tacı, giydiği düşünülen tünik kadar rağbet görmemektedir. Bugün Konstantinopolis’ten İstanbul’a miras kalmış rölikleri düşünecek olursak akla ilk Topkapı Sarayı’nda sergilenen Vaftizci Yahya’nın kol, kafatası röliği ve Patrikhane’de bulunan İsa’nın üzerinde kırbaçlandığı sütun gelebilir. Fakat daha bir çok rölik inananları ve meraklılarını karşılamak üzere, yüzlerce yıl bulundukları yerde beklemektedir.

İsa’nın Kırbaçlandığı Sütun / Aya Yorgi Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi

        Fener Rum Patrikhanesi içerisinde yer alan Aya Yorgi Kilisesi’nin sağ kapısından girip en sona, ikonastatisin önüne kadar yürüdüğünüzde, yine sağ tarafınızda işlemeli bir sütun içerisine yerleştirilmiş siyah bir mermer ile karşılaşırsınız. Önü adak paralarla dolmuş bu siyah mermer parçası, aslında Aya Yorgi Kilisesi’nin ve İstanbul’un en önemli röliklerinden biridir. Onu önemli kılan özelliği ise, İsa’nın bu sütun üzerine bağlanarak kırbaçlandığına inanılmasıdır.

Isanın kırbaçlandığı sütun_Aya Yorgi Kilisesi_Patrikhane.jpg

İsa'nın Üzerinde Kırbaçlandığı Sütun, Aya Yorgi Kilisesi, Patrikhane

        Rivayete göre bu sütun, I.Konstantin’in annesi Helena tarafından, 326-328 yılları arasında Kudüs’ten İstanbul’a getirilmiştir. Tabii getirilen sütunun sadece bir parçasıdır. Hristiyanlar için önemli bir rölik olan bu sütunun bir parçası hala Kudüs’te Fransisken Şapeli’nde, bir diğer parçası ise İtalya’da Santa Prassede Kilisesi’ndedir. İtalya’daki parçanın, 1223 yılında İstanbul’dan götürülen parça olduğu rivayetler arasındadır.

Azize Euphemia’nın Rölikleri /Aya Yorgi Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi

        Aya Yorgi Kilisesi’nin sağ tarafında, İsa’nın kırbaçlandığı sütundan çıkışa doğru yürürken sizi solunuzda 3 tane lahit karşılayacaktır. Bu lahitler, hristiyanlık alemi için önemli üç azizeye aittir. Bu lahitlerden ilki, içerisinde Kadıköylü Azize Euphemia’nın röliklerini taşır. Azize Euphemia, M.S.303 yılında hristiyan olduğu için öldürülen ve mucizeler gösterdiğine inanılan ilk hristiyan azizelerinden biridir. Kendisi adına, İstanbul’da önemli kiliseler mevcuttur. Bugün Sultanahmet’te restorasyonları süren, freskleriyle ön plana çıkan bir Azize Euphemia Kilisesi de mevcuttur. Azize Euphemia’nın günümüze kadar korunmuş rölikleri, Aya Yorgi Kilisesi içerisinde, gümüş ve işlemelerle kaplı bir lahit içerisinde bulunmakta ve her yılın 16 Eylül’ünde kapağı açılarak, yurtdışından da katılımın yoğun olduğu bir ayin gerçekleştirilmektedir. Bu ayin esnasında beyaz kurdele ve dikiş iğnesi dağıtılır. Çünkü bir inanışa göre de azize yaşadığı dönemde bir terzidir. Bu önemli ayinden bir fotoğrafı aşağıda görebilirsiniz.

Azize Euphemia Rölikleri_Aya Yorgi Kilisesi_Patrikhane.jpg

Azize Euphemia'nın Lahdi, 16 Eylül 2023, Aya Yorgi Kilisesi, Patrikhane

Azize Solomoni’nin Rölikleri / Aya Yorgi Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi

          Azize Euphemia’nın hemen yanında, bakır bir lahit içerisinde bir başka azizenin rölikleri mevcuttur. Azize Solomoni’ye ait olan bu lahit, her yıl 1 Ağustos’ta açılır ve inananlarla birlikte kilisede bir tören gerçekleştirilir. Peki kimdir Azize Solomoni?

          

         Yaptığım araştırmalarda, bu azizenin ismine iki yerde rastladım. Birinde hikayesi Kıbrıs’ta geçerken, diğeri Filistin’de geçmekteydi. Her ne kadar farklı yerler olsa da, bahsedilen azize, yakılarak öldürülen Yedi Makabiler’in annesi Solomoni idi. İnanışa göre, Seleukos imparatoru Antiochus Epiphanes’in (M.Ö. 175 - M.Ö.164) işkencelerine rağmen inançlarından dönmeyen yedi genç yakılarak öldürülmüş ve anneleri Solomoni de bunu izlemek zorunda kalmıştı. Ardından Solomoni’ye de işkence yapılmak istense de, Solomoni kendini ateşe atarak vefat etmişti.

  

          Aya Yorgi Kilisesi’nde, 1 Ağustos tarihinde Makabiler’in annesi Solomoni’yi anmak için bu lahit açılıp, bozulmamış rölikler inananlara gösterilse de, tarihçiler Solomoni’nin yakılarak öldürüldüğü gerekçesiyle bu röliklerin Mür Taşıyıcısı Azize Salomi’ye ait olduğunu savunmaktadır. Bu azizenin günü ise 3 Ağustos’tur. İnanışa göre Mür Taşıyıcısı Azize Salomi, Meryem Ana’nın kuzeni, havarilerden James ve John’un annesidir.

Azize Solomoni_Aya Yorgi Kilisesi_Patrikhane.jpg

Azize Solomone'nin Lahdi, Aya Yorgi Kilisesi, Patrikhane

Azize Theofano’nun Rölikleri / Aya Yorgi Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi

        Azize Solomoni’ye ait lahtin hemen yanında bir başka bakır lahit daha vardır. Bu lahdin içinde yer alan rölikler, sadece bir azizeye değil, aynı zamanda Bizans İmparatorluğu’nun bir imparatoriçesine de aittir. Ziyaretçiler kilise içerisinde bu bilgi ile karşılaşmazlar fakat, lahtin içinde yatan Azize Theofano, 886-912 yılları arasında imparatorluğu yöneten VI.Leon’un ilk eşidir.

        

        Konstantinos Martiniakos’un kızı olan Theofano, eğitimli ve dindar bir kadındı. Gününün büyük bir kısmını dua ve ilahilerle geçiren Theofano, anlatılara göre imparatoriçeliğinin henüz yedinci yılında, Vlaherna manastırına çekilmiş ve bir rahibe gibi yaşamaya başlamıştı. Theofano, Heybeliada’da bulunan Sirmiumlu Anastasia Manastırı’nı da yaptıran kişidir. 10 Kasım 897’de vefat eden Theofano, Ortodoks Kilisesi tarafından azize ilan edilmiş ve naaşı dönemin ünlü Havariyun Kilisesi’ne defnedilmiştir. İstanbul doğumlu Theofano her yıl 16 Aralık’ta anılmaktadır.

Azize Theofano_Aya Yorgi Kilisesi_Patrikhane.jpg

Azize Theophane'nin Lahdi, Aya Yorgi Kilisesi, Patrikhane

Aziz Hrisostomos ve Aziz Gregory’nin Rölikleri / Aya Yorgi Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi

        Aya Yorgi Kilisesi’nin sol tarafında da, tıpkı sağ tarafında olduğu gibi üç önemli Ortodoks din adamının rölikleri bulunmaktadır. Bu rölikler, azizelerin lahitlerinin aksine, mermerden oyulmuş işlemeli kutular içerisinde sergilenmektedir. Belki de böyle sergilenmesinin sebebi, azizlerin kemiklerinin sadece bir kısmının burada olmasındandır. Yani demek istediğim, tüm beden rölikler lahit içerisindeyken, parça halinde olanlar kutular içerisinde sergileniyor olabilir.

        

        4. Ve 5. Yüzyıllarda patrik olan Aziz Ioannis Hrisostomos (347-407) ve Aziz Gregory Theologos (329-390), ölümlerinin ardından İstanbul’a defnedilmişlerdi. Ancak 1204 yılında, İstanbul’un Latin işgali esnasında, beraberinde birçok önemli rölik ile birlikte bu azizlerin rölikleri de farklı ülkelere götürülmüştü. Bu olaydan tam 800 yıl sonra, 2004 yılında, Hrisostomos ve Gregory’nin rölikleri Vatikan tarafından Fener Rum Patrikhanesi’ne geri gönderilmiştir.

Aziz Hrisostomos ve Aziz Gregory_Aya Yorgi Kilisesi_Patrikhane.jpg

Aziz Hrisostomos ve Gregory'nin Rölikleri, Aya Yorgi Kilisesi, Patrikhane

        İki azizin rölikleri önünde her ne kadar ikonaları yer alsa da, mermer kutuların şeklinden röliklerin hangisine ait olduğu anlaşılabilmektedir. Hrisostomos, yani altınağız, ’baldan tatlı konuştuğu için’ kendisine bu isim verilen patriğin röliklerinin saklandığı kutu, bal peteği şeklinde işlenmiştir.

WhatsApp Image 2024-07-01 at 22.11.57.jpeg

Aziz Hrisostomos ve Gregory'nin Rölikleri, Aya Yorgi Kilisesi, Patrikhane

Aziz Basileos’un Rölikleri / Aya Yorgi Kilisesi, Fener Rum Patrikhanesi

        Aya Yorgi Kilisesi’nin sol tarafında, Aziz Hrisostomos ile Aziz Gregory’nin yanyana bulunan rölik kutularından, çıkışa doğru giderken sağ tarafta aynı formda bir mermer rölik kutusu daha göze çarpar. Burada görülen rölikler, Aziz Basileos’a aittir. 330 yılında Kayseri’de doğmuş olan aziz, kilisenin öğretilerini savunan rolüyle, Ortodoks Kilisesi’nin babası olarak anılır. 1 Ocak 379 tarihinde vefat ettiği bilinen Basileos’un anma günü de yine her yılın 1 Ocak günüdür.

 

        Hristiyanlığı zaten kabul etmiş bir ailede doğan Basileos, Kapadokya, İstanbul ve Atina’da eğitim görmüş, dönemin önemli isimleriyle arkadaşlık kurmuştur. Bazı kaynaklara göre, bu arkadaşlarından birisi de, daha sonra Bizans İmparatoru olacak Julianus’tur. Fakat şunu belirtmek gerekir ki, Julianus son pagan imparatordur.

Aziz Basileos_Aya Yorgi Kilisesi_Patrikhane.jpg

Aziz Basileos'un Rölikleri, Aya Yorgi Kilisesi, Patrikhane

        Yeri gelmişken sizlerle ufak bir detay daha paylaşmak isterim. Aziz Basileos, gerek ölüm yıldönümü olan 1 Ocak'ta anılması, gerekse noel zamanı hediyeler dağıtan biri olarak bilinmesinden dolayı, Rum Ortodoks inancında, Aziz Nikolas gibi Noel Baba ile özdeşleştirilmiş bir başka azizdir. 

Vaftizci Yahya’nın Rölikleri / Topkapı Sarayı Müzesi

        Kuşkusuzdur ki, Hristiyanlık tarihinin en önemli isimlerinden biri Vaftizci Yahya’dır. Hz.İsa’dan önce doğan ve onun kuzeni olan Yahya, Şeria ırmağı kenarında, mesihin doğacağını müjdeleyen ve ona inanacakları vaftiz olmaya çağıran önemli bir azizdir. Herodes Agrippa’nın emriyle başı kesilerek öldürülmüştür. Sanatın birçok dalında işlenen bu infaz, Oscar Wilde’ın Salome isimli kitabının da konusunu oluşturur.

       

        Başı kesilen Vaftizci Yahya’nın kafatasını röliğini İstanbul’a getiren İmparator Valens’ti. Valens’in 364-375 yıllarında hüküm sürdüğünü gözönünde bulundurursak, Vaftizci Yahya’nın kafatası röliği de bu yıllarda İstanbul’a gelmiş olmalıydı.

        İstanbul’da Vaftizci Yahya’ya ait tek rölik bu değildi. Kendisinin kol röliği de burada yer almaktaydı. Aynı dönem Valens tarafından mı getirilmişti bilemiyoruz ama, kaynaklarda 945 yılında Fener Meryem Ana Kilisesi’nde yer aldığı belirtilmektedir. Bugün ise bu önemli azize ait iki rölik, Topkapı Sarayı Müzesi’nde sergilenmektedir.

WhatsApp Image 2024-07-01 at 22.41.29.jpeg

Vaftizci Yahya'nın Kafatası ve Kol Rölikleri, Topkapı Sarayı

        Yaptığım araştırmalarda, Vaftizci Yahya’nın farklı yerlerde başka rölikleri olduğunu da öğrendim. Bunlardan benim için en çarpıcı olanı, Fransa’daki Amiens Katedrali’nde olandır. Bir kafatası olan bu rölik, altın bir tepsinin ortasında yer almaktadır. Tıpkı, Yahya’nın kafasının kesilip sunulduğu hali gibi. Rivayete göre, bu katedralde yer alan kafatası röliği, daha evvel İstanbul’da Vaftizci’nin kol röliğinin yanında iken, 1206 yılında Şövalye Wallon de Sorton tarafından Fransa’ya getirilmiştir. Kafa karıştıran, Vaftizci’ye ait olduğu söylenen başka kafatasları da farklı kiliselerde yer almaktadır.

la-tete-de-saint-jean-baptiste-a-la-cathedrale-damiens-relics.webp

Vaftizci Yahya'nın Kafatası Röliği, Amiens Katedrali, Fransa

Aziz Ardemios ve Azize Peprone'nin Rölikleri / Surp Hıreşdagabet Kilisesi, Balat

        İstanbul Balat’ta yer alan Surp Hıreşdagabet Kilisesi, her ne kadar bir Ermeni Kilisesi olsa da, aslında 1630’lu yıllarda Ermeniler’e devredilmiş bir Rum Kilisesi’ydi. Yüzyıllar içerisinde dört kere yanmış ve tekrar tekrar inşaa edilerek bugünki halini almıştır. Surp Hıreşdagabet Kilisesi halk içinde mucizeleriyle anılmaktadır. Hatta babam Stavros Vafiadis de bu mucizelere tanık olduğunu bana çok kez anlatmıştı. Fakat burada bu kilisenin mucizesinden ziyade, konumuzla alakalı farklı detaylarından size bahsedeceğim.

        Surp Hıreşdagabet Kilisesi’nin hemen altında bir ayazma mevcuttur. 2006 yılında burada yapılan restorasyon sırasında, bir aziz ve bir azizeye ait rölikler burada bulunmuştur: Aziz Ardemios ve Azize Peprone. Restorasyon sonrasında ayazma içerisine yerleştirilen levhada Aziz Ardemios’un hikayesi şu şekilde anlatılmaktadır:

        ‘’Roma İmparatoru Büyük Konstantin zamanında yaşayan Aziz Ardemios, Hristiyanlığı kabul eden Antakyalı yüksek rütbeli bir subaydı. Antakya valisi putperest dictator Hulianos’un Hristiyan azizler Öjenios ve Makarios’a yaptığı eziyetleri kınadığından dolayı MS.363 yılında hapishanede başı kesilerek öldürülmüştür.  Bizans döneminde din şehidi olan azizlerin naaşları gömüldükleri yerlerden toplatılarak imparatorluğun çeşitli yörelerinde inşaa edilen kiliselere ve ayazmalara gömülmüştür. Balat Kilisesi ve Ayazması da Bizans döneminde inşaa edilen bir kilisedir. 2006 yılında kilise bünyesinde gerçekleştirilen ayazma restorasyon çalışmaları esnasında Aziz Ardemios’un kemikleri bulunmuştur. ‘’

 

        Aziz Ardemios’un röliklerinin hemen yanında, Azize Peprone’nin rölikleri de yer almaktadır. Onun hikayesi de yine bir levha üzerinde ayazma içerisinde yer almaktadır:

        ‘‘Nusaybin şehrinde doğmuş ve genç yaşta manastıra girerek rahibelerle yaşamış. Putperest İmparator Diocletianus döneminde Hristiyanlığı inkar etmediğinden dolayı M.S.305 yılında başı kesilerek din şehidi olur ve aynı manastıra gömülür. Bizans döneminde din şehidi olan azizlerin naaşları gömüldükleri yerlerden toplatılarak imparatorluğun çeşitli yörelerinde inşaa edilen kiliselere ve ayazmalara gömülmüştür. Balat Kilisesi ve Ayazması da Bizans döneminde inşaa edilen bir kilisedir. 2006 yılında kilise bünyesinde gerçekleştirilen ayazma restorasyon çalışmaları esnasında Azize Peprone’nin kemikleri bulunmuştur. ‘’

        Bugün bu aziz ve azizenin rölikleri, kilisenin altındaki bu ayazmada bir cam vitrin içerisinde sergilenmektedir.

Ayios Ardemios ve Ayia Peprone_Surp Hiresdagabet Kilisesi.jpg

Aziz Ardemios ve Azize Peprone Rölikleri, Surp Hreşdagabet Kilisesi, Balat

Bilinmeyen Rölikler / Ayasofya Tarihi Müzesi, Sultanahmet

        Geçtiğimiz yıllarda, Sultanahmet’teki ünlü Defter-i Hakani Nezareti binasında açılan Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi’nde sergilenen eserler arasında bulunan üç röliker (mahfaza, rölik saklama kutusu) ziyaretçilerin dikkatini çekmektedir.  Bu üç rölikerden biri kutu, biri kol ve bir diğeri ise el formundadır.

        Rölikerlerden kutu formunda olanın içerisinde, üzeri nakış gibi işlenmiş ve taşlarla süslenmiş el formunda bir başka mahfaza içerisinde yer alan kemikler görülmektedir. Ayrıca kutunun içerisinde ve bu elin çevresinde de dört küçük kemik yer almaktadır. Mahfaza kapağı altında, ünlü ‘Koimesis’ Meryem Ana’nın Ölümü ikonası resmedilmiştir. Sergi alanındaki bilgi levhasına göre, röliker 1762 yılına tarihlendirilmiş olup, Sümela Manastırı’ndan Rahip Ioanikios’un hibesidir. Müzede Lipsanothiki olarak adlandırılmış bu röliker içindeki röliklerin hangi azize ait olduğu maalesef bilinmemektedir.

WhatsApp Image 2024-07-01 at 23.01.50.jpeg

El Röliği, Ayasofya Tarihi Müzesi

        Müzedeki üç rölikerden bir diğeri is el formundadır. Gümüş, üzeri çiçek desenleriyle ve taşlarla bezenmiş bu el rölikerinin içi boş gözükmekte olup maalesef hangi azize ait olduğu bilinmemektedir.

Bilinmeyen Bir Röliker_Ayasofya Tarihi Müzesi.jpg

Röliker, Ayasofya Tarihi Müzesi

        Ayasofya Tarih ve Deneyim Müzesi’ndeki rölikerlerden üçüncüsü ve bence en etkileyici olanı kol formunda olandır. Gümüş ve üzerine Ermenice yazılarla bezenmiş bu röliker, bütün bir el ve kolun dirseğe kadar olan kısmını kapsamaktadır. Elin parmakları üzerinde tüm detaylar görülmekle birlikte, baş parmakta bir yüzük bulunmaktadır. Ele, işaret ve yüzük parmağı birleştirilerek kutsama pozisyonu verilmiştir. Mahfaza içerisinde bir rölik olup olmadığını maalesef göremiyor ve hangi azize ait olduğunu bilemiyoruz. Rölikerin dirsek kısmındaki kapamada bir aziz tasviri yer almaktadır. Yüksek ihtimalle bu rölik bu azize aittir. Kanaatimce, Hristiyanlık tarihi açısından önem arzedebilecek bu üç rölikerin detayları müze yetkilileri tarafından araştırılmalı ve ulaştıkları bilgiler ziyaretçilerle paylaşılmalıdır.

WhatsApp Image 2024-07-01 at 23.17.45.jpeg

Röliker, Ayasofya Tarihi Müzesi

Aziz Minas'ın Öldürüldüğü Yerden Toprak / Ayia Triada Kilisesi, Beyoğlu

        Araştırmamın bu kısmına kadar sizlere, özel mahfazalar ve lahitler içerisinde muhafaza edilmiş, çoğunlukla Bizans döneminden günümüze miras röliklerden bahsettim. Bu son bölümde ise, bir rölik olarak ele almanın muhtemelen yanlış olacağı bir başka 'kutsal emanet'i sizlerle paylaşacağım: Aziz Minas'ın şehit edildiği yerden bir kavanoz toprak. 

        Aziz Minas'ın, Mısır'da putperest bir ailenin çocuğu olarak 250 yılında dünyaya geldiği rivayet edilmektedir. Yaşadığı yıllar, Diocletianus ve Maximian dönemine denk gelmektedir. Kütahya'ya gelip burada süvari birliğine katılan Minas ( süvari olduğu için ikonalarda hep at üstünde tasvir edilir) Hristiyanlık'tan etkilenmiş, bu dine geçmiş ve Kütahya'da dağlarda uzun süre keşiş hayatı yaşayıp ardından Hristiyan söylemlerinden dolayı öldürülmüştür. Naaşı ardından Mısır'a götürülse de, bugün azizin rölikleri, koruyucusu olduğu Girit'te de görülmektedir. 

WhatsApp Image 2024-07-01 at 23.19.56.jpeg

Aziz Minas'ın Öldüğü Yerden Toprak, Ayia Triada Kilisesi

        Beyoğlu'nda yer alan ünlü Ayia Triada Kilisesi'nde, bir camekan içerisinde, üzerine Aziz Minas'ın resmedildiği, ağzı bez ile kapatılmış bir kavanoz dikkat çekmektedir. Kavanozun hemen altındaki açıklamada ise Yunanca, 'Aziz Minas'ın şehit edildiği yerden toprak. Kütahya 2006' yazmaktadır. Belli ki, bu toprak dolu kavanoz yukarıda bahsettiğim rölikler kadar eski değildir. Fakat Mısır doğumlu azizin öldüğü Kütahya'dan getirilip, kilisede sergilenerek, yeni nesil bir kutsal emanet olarak karşımıza çıkmaktadır. Rölik diyebilir miyiz? Diğer bahsettiklerime kıyasla bence hayır, ama belki de uzun yıllar içerisinde bir rölik olarak ele alınacaktır. 

        İstanbul’da rölikler ve Bizans mirası rölikler muhtemelen bu kadar değildir. Nasıl 2006 yılında, Aziz Ardemios ve Azize Peprone’ye ulaşıldıysa, önümüzdeki yıllarda da günışığına çıkmayı bekleyen başka rölikler olabilir. Hatta günışığına çıkmayı beklemeyen, sadece İstanbul’un yüzlerce kiliselerinde henüz kayda girmemiş rölikler de olabilir. Onları da bu araştırmam doğrultusunda gezdikçe, bulup gördükçe, bu yazının içerisinde kayıt altına alacağım.

01 Temmuz 2024

Yazan: Dimitri Daravanoğlu

Kaynakça:

1-) Bizans Saray Kültürü 829-104, Henry Maguire, YKY Yayınları, 2.Baskı, Ocak 2022, İstanbul

2-) https://arthistory.columbia.edu/sites/default/files/content/faculty/pdfs/klein/Sacred-Relics-and-Imperial-Ceremonies.pdf

3-) https://www.pallasweb.com/deesis/church-virgin-pharos-relics+-constantinople.html

4-) https://shadowsofconstantinople.com/pharos/

5-) https://www.johnsanidopoulos.com/search/label/Relics

6-) https://serhatengul.com/fener-rum-patrikhanesi-ozet/

7-) https://www.hurriyet.com.tr/gundem/2-azizin-kemikleri-3-azizenin-yanina-277020

8-) https://tr.wikipedia.org/wiki/Theofano_(VI._Leon%27un_e%C5%9Fi)

9-) https://www.ortodokslartoplulugu.com/kutsal-mekanlar/studios-manastiri-hagios-ioannes-prodromos-kilisesi-imrahor-ilyas-bey-camii/

bottom of page