Bitkilerin Mitolojik Kökeni: Adonis,Hyacinthos,Kyparissos
Adonis (Gelincik veya Manisa\Dağ Lalesi) (*) :
Dönüşümler 10. Kitap 503. mısradan itibaren anlatılmaya başlanmıştır Adonis’in hikayesi. Myrrha ile peşpeşe olmasının tabii ki bir sebebi vardır. Onun Cinyras’tan olan çocuğudur Adonis. Ovidius’un Dönüşümler eserinde anlatılan her hikaye bir öncekiyle bir noktada kesişir. Adeta ‘Bundan bahsetmişken, şunu da anlatalım’ gibi bir akışı vardır kitabın.
Adonis’in hikayesi de tıpkı annesi gibi trajiktir ve birden çok doğa olayıyla ilişkilendirilmiştir.
Gene Adonis hakkında yazılmış birçok hikaye vardır, yaptığım araştırma sonucu Pierre Grimal Mitoloji Sözlüğü ve Ovidius Dönüşümler sentezi ile Adonis hikayesini aktaracağım.
‘Efsaneye göre Myrrha mür ağacına dönüşürken içinde yasak aşkının tohumlarını taşıyordu. Fakat ağaç gövdesi bu, insan değil ya, belli edemiyordu yaşlarından, acılarından sıkıntısını. Nihayet Lucina (Ovidius’a göre Doğum Tanrıçası, daha sonraları Hera ile özdeşleştirilmiştir.) Myrrha’nın durmunu fark eder ve ona dokunarak çocuğunu doğurmasına yardımcı olur. Orman perileri çocuğu alırlar ve güzelliğinden dolayı onunda bir peri olduğunu düşünürler. Gerçekten de Adonis bir tanrı kadar güzel doğmuştur, ve büyüdükçe de güzelleşmektedir.
Efsane buraya kadar her kaynakta sabit kalıp bundan sonra değişmektedir. Kimi kaynaklar bu olayı Persephone ile Afrodit arasındaki Adonis’i paylaşamama durumuna götürür, ben Ovidius’un Dönüşümler’ine sadık kalacağım.
Adonis büyüdükten sonra Afrodit’in istemeden attığı bir okla yaralanır. Onu ilk gördüğü andan itibaren aşık olan Afrodit, Adonis’i göklere taşır orada onu iyileştirir daha da güzelleştirir ve ona öğütler verir. Ormanda nerelerde gezinmesi gerektiğini, hangi hayvanlardan uzak durması gerektiğini anlatır. Adonis’e bu öğütleri Hippomenes isimli bir başka karakterin hikayesini anlatarak verir. Afrodit sevgilisini öper ve geldiği yere doğru giderken, köpekler bir yabandomuzunu korkutup çıkartırlar mağarasından. Ormandan kaçarken kargısıyla vurur Adonis yabandomuzunu. Fakat yabandomuzu daha çeviktir ve Adonis’e saldırıp onu tek bir hamlede öldürür. Henüz evine ulaşmamış olan Afrodit bu acıyı hisseder ve hemen geri döner. Adonis’in cansız bedenini görünce kahrolur ve der ki ‘Bütün varlığınla yaşayacaksın Adonis, Yitmedin üzüntümün bir anıtı olarak kalacaksın, Ölümün, çektiğim acıyla her yıl yinelenen törenlerde, dipdiri kılacak seni gönlümüzde, çiçeklere dönüşecek kanın.’
Adonis’den damlayan kanlar toğrağa değdiği vakit kızıl çiçekler bitti orada. Manisa Lalesi (Dağ Lalesi) diye bilinir bu çiçekler ve Adonis gibi kısa yaşarlar. Adonis hikayesinin getirdiği bir başka sonuçta, güllerin kırmızı olmasıdır. Efsaneye göre bu olaya kadar bütün güller beyazmış, ne zaman ki Afrodit yaralı Adonis’e doğru koşmuş ayağına diken batmış. Afrodit’e adanmış olan gül bu vakit kırmızıya dönüşmüştür. Adonis hikayesi ile kırmızı gülün renginin nereden geldiğini de öğrenmiş bulunmaktayız.
(*) Adonis’in hikayesi birçok yer de farklı olaylara bağlanmıştır. Persephone’un da Adonis’e aşık olması ve Adonis’in yılın bir süresinde Afrodit’in yanında bir süresinde de Persephone’un yanında kalmasıyla yaz ve kış mevsimlerinin oluşması gibi. Oysa bu mevsim oluşma hikayesi Demeter, Persephone ve Hades arasındaki olayla da ilişkilendirilmiştir. Adonis’in hikayesinin böyle bir sebep doğuracağını pek düşünmüyorum. Öte yandan Adonis’in niye öldüğüne\öldürüldüğüne dair kesin bir yargı yoktur. Kimisi Ares’in kıskançlığı, kimisi Apollon’un öcü olarak anlatmıştır. Kimiside Myrrha’nın kaderinin zaten Afrodit yüzünden böyle olduğunu dile getirmiştir.
Hyacinthus (Sümbül veya Dağzambağı):
Hyacinthus’un hikayesi Dönüşümler 10. Kitap 162. mısradan itibaren anlatılmaktadır. Gene Tanrı Apollon içerikli bir hikayedir. Temelinde gene bir aşk hikayesi vardır fakat talihsizlik büyük rol oynar. Ama bazı kaynaklara göre olay talihsizlik değil Apollon’un rakiplerinin araya girmesiyle gerçekleşmiş bir olaydır.
‘Efsaneye göre Hyacinthus bir Sparta prensidir. Olağanüstü güzellikte bir erkek olan Hyacinthus’a Tanrı Apollon aşık olur. Günün birinde Apollon ile Hyacinthus disk atma oynarlar. Apollon’un attığı disk ya rüzgarın etkisiyle ya da bir kayadan sekerek Hyacinthus’un başına çarpar. Orada can veren Hyacinthus’un bu durumuna Apollon çok üzülür. Dostunun ya aşık olduğu kişinin adının bir çiçek olarak yaşamasını ister. Hyacinthus’tan toprağa damlayan kan orada sümbüle dönüşür. Bu çiçeğin taç yaprakları üzerinde Apollon’un acı haykırışılarını (AI) ya da Hyacinthus isminin başharfini görülür. Ὑάκινθος'
- Pierre Grimal’in Mitoloji Sözlüğü’nde de belirttiği gibi bazı yazarlara göre Hyacinthus’un ölümünün arkasında başka nedenler vardır. Bunlardan biri Apollon’un rakibi olan Zephyros’un ondan öç alma isteği, diğeri de Boreas’ın Hyacinthus’a aşık olmasıdır. Boreas ile Zephyros isimleri rüzgar isimlerinden tanıdık gelmektedir. Bazı yazarların bu iki tanrısallaştırılmış rüzgarla olayı ilişilendirmeleri efsanedeki ‘kayadan sekme’ olayını köreltmektedir. Gerçekten de mitolojide bu tarz olayların içinde talihsizlikten ziyade başka tanrıların veya kişilerin etkisi vardır.
Kyparissos (Servi Ağacı):
Dönüşümler 10. kitap 106. mısradan başlar bu hikaye. Tıpkı Hyacinthus’un hikayesinde olduğu gibi gene yanlışlıkla birini öldürme sonucu oluşmuştur. Temelinde bir hayvanla kurulan dostluk yatmaktadır.
‘Efsaneye göre güzelliğiyle ön plana çıkan Kyparissos’un en sevdiği dostu kutsanmış bir geyikti. Apollon bu gence de güzelliğinden ötürü aşık olmuştu. Artık Apollon’un kıskançlığından mıdır bilinmez, birgün geyik gölgede uyurken Kyparissos’un istemeden fırlattığı bir mızrak bu en yakın dostuna saplanmıştır. Daha evvel de belirtmiştim Apollon’un okları mızrakları istediği yöne çevirdiğinden. Neyse, Kyparissos en yakın arkadaşının öldüğünü görünce derhal yanına vardı. Ağlıyordu ona baktıkça,acı çekiyordu. Dayanamadı ve seslendi Tanrılara ‘Hep acı çeksin onu vuran’ diye. Ağladıkça tükendi kanı ve gövdesi sertleşmeye başladı. Boyu yükseldi ağaçlara doğru ve gördü kendi dönüşümünü. En yakın dostunun yanı başında bir servi ağacına dönüştü.’
Servi ağacının en tepesi hafif kıvrıktır, aşağı doğru bakmaya çalışır sanki... Derler ki başında durduğu kişiye bakar,boynunu büker. Acı çeker. Bu yüzden mezarlıklarda hep servi ağaçları vardır. Baş ucunda bulunduğu mezarın sahibi için ağlar ve devamlı ona bakarak acı çeker.
Dönüşümler içerisinde en sevdiğim hikayedir belki bu. Günümüzde bile sürdürülen bir geleneğin oluşumunu anlattığı için etkilemiştir belki de beni. İlginç gelen başka bir nokta ise günümüze dek ulaşmış olan bu geleneğin hikayesinde, iki insanın birbirine sevgisi, aşkı değil de bir hayvana olan sevginin işlenmesi…
İkinci bölümün sonu. Üçüncü bölümde Clytie ve Leucothea.
10.10.2009
Yazan: Dimitri Daravanoğlu
Kaynakça:
1-) Ovidius,Dönüşümler,Çev.İsmet Zeki Eyüboğlu,Payel Yayınevi,İstanbul,1994
2-) Grimal P.,Mitoloji Sözlüğü,Çev.Sevgi Tamgüç,Sosyal Yayınlar,iSTANBUL, 1997
3-) Mavromataki M.,Greek Mythology and Religion,English Edition,HAİTALİS,Athens,1997
4-) Parker J.,Mythology:Myths,Legends,Fantasies,Global Book Publishing,Australia,2003