Selanik, Vergina ve Meteora / 14.04.2018 | 2mi3
top of page

   Selanik Notları : Geçmişten Günümüze Selanik, Vergina ve Meteora

”…Είσαι το καμάρι της καρδιάς μου, Θεσσαλονίκη, όμορφη γλυκιά….”

”….Kalbimin gururu sensin, Selanik, güzel tatlı…”

                                                                                                 Vasilis Tsitsanis

 

         Selanik… İsmini şarkılara yazdırmış, birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, bugün Yunanistan topraklarında olsa da, birçok farklı kültürü hala barındıran güzel şehir… Thermaikos Körfezi’ne kurulmuş, Antik Yunan, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerini yaşamış, İkinci Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından işgal edilmiş, Yunanistan’ın ikinci büyük şehri.

 

         Daha evvel çok küçük yaşta ziyaret etmiş olmama rağmen, dün gibi hatırlıyordum Beyaz Kule’yi , Atatürk’ün Evi’ni… Bir kere daha ziyaret edilmesi, adım adım dolaşılması gerektiğini hissediyordum. Üstelik 9 gün zamanımız vardı bu şehri tanımak için, bugüne kadar hiçbir şehre ayıramadığımız kadar fazla bir zaman. Biletleri almıştık, fakat tatil günü yaklaştıkça bir tedirginlik çöküyordu üstümüze. Çünkü ne kitapçılarda bir Selanik Rehberi, ne de internette Selanik hakkında fazla bilgi vardı. Üstelik bulduğumuz gezi yazıları da Selanik’i hep günübirlik bir yer olarak gösteriyordu. Hiçbir şehrin günübirlik bir gezmeyle anlaşılamayacağına inanıyor olmak içimizi rahatlatıyordu bir yerde.

Programımızı yaptık, Selanik sokaklarını adım adım dolaşıp çevre bölgesinde görülebilecek her yere gidecektik : Meteora, Vergina, Veroia, Pella, Halkidiki… Antik Yunan, Roma, Bizans yer yer Osmanlı etkisinde bir gezi bizi bekliyordu.

 Thessaloniki, Selanik : 

 

         Her ne kadar Selanik desek de, aslında gerçek adı Thessaloniki. İsmini Büyük İskender’in kız kardeşi Prenses Thessalonike’den almış. Prensese o dönem bu ismi vermişler çünkü babası II.Philip,  Crocus Meydan Savaşı’nda büyük bir zafer kazanmış ve kızına Yunanca ‘Thessalyliler’in Zaferi’ anlamına gelen ‘Thessaloniki’ ismini vererek bu anı yaşatmak istemiş.  Hazır Büyük İskender’in adı geçmişken belirtelim, kendisi Selanik’e yakın Pella şehrinde doğmuştur. Zaten bu bölgedeki tüm antik kentler ve arkeoloji müzesi, II.Philip, Büyük İskender ve Antik Makedon tarihini vurgulamaktadır. Pella Antik Kenti ve Vergina Kraliyet Mezarlığı Makedon Krallığı’ndan günümüze kalan önemli yerlerdir. Özellikle Vergina Kraliyet Mezarlığı, Makedonlar’ın kültürü ve dönemlerinin silahları ve eşyaları hakkında tatmin edici bilgiler vermektedir.


IMG_7147.JPG

       Makedon Krallığı’nın çöküşünden sonra şehir Roma İmparatorluğu’nun önemli bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Roma İmparatorluğu içerisinde Yunan Bölgesi’nin başkenti olmuştur. Ayrıca Havari Paul’un Selanik’i ziyaret etmiş olması burayı Hristiyanlık Tarihi için de önemli bir şehir haline getirmiştir. Roma İmparatorluğu’nun bölünmesinin ardından şehir Bizans’ın, İstanbul’dan sonraki ikinci önemli şehri olmuştur. Ardından Osmanlı İmparatorluğu ile gelen değişimler ve Yunanistan’ın bağımsızlığını kazanmasıyla Selanik tekrar bir Yunan kenti olmuştur. Bu değişimi en güzel  gösteren mekanlardan biri, ilerleyen kısımda bahsedeceğimiz Rotonda’dır. Rotonda önce bir  pagan tapınağı olarak kurulmuş, ardından kilise ve camiiye dönüştürülmüş, günümüzde ise müze olarak faaliyet göstermektedir.

 

Agora, Agios Dimitrios ve Selanik’in Hanımefendisi : 

 

       Selanik, denize paralel uzun , araçların geçmesi için müsait caddeler ve bu caddelerden denize dikey inen sadece yürüyüş için kullanılan ve meydanlara bağlanan farklı caddelerle bölünmüştür. Bu caddeler farklı segmentlere hitap etmektedir. Örneğin sahil caddesi ve üst caddesi daha lüks iken, Agios Dimitrios Caddesi’nden Egnatia Caddesi’ne daha yerleşik halka hitap etmektedir.

Agora : 

       Romalılar tarafından İ.S.1.yüzyılda kurulduğu tahmin edilen agora,dönemin ticaret merkezidir. Ticaret’in yanısıra, din ve sosyalleşme merkezidir. Agora içerisinde yer alan amfitiyatro iyi korunmuş durumdadır. Bu amfitiyatroda ayrıca gladyatör dövüşlerinin de yapıldığı düşünülmektedir.  Ayakta duran sütunlar, mimari üslubun Korint tarzında olduğunu göstermektedir. Agora içerisinde ayrıca bir Roma Hamamı da bulunmaktadır.


IMG_6097.JPG

         Dükkanların olduğu kısmın üstü kapalıdır. Bugün yay şeklindeki kirişler görülmekte ve üzeri kapalı kısım bir tünele girmişiz hissi uyandırmaktadır. Bu arada Agora, 1960 yılında Selanik’te yapılan kazılarda şans eseri bulunmuştur.


IMG_6229.JPG

         Agora’nın altı ise burada bulunan eserlerin sergilendiği bir müze olarak kullanılmaktadır.

 

Agios Dimitrios :

 

         Avrupa’da birçok şehirde olduğu gibi, Selanik’in de koruyucu bir azizi vardır, Agios Dimitrios. Azizin bu şehirde,  280 yılında doğduğu ve 306 yılında gene burada öldüğüne inanılmaktadır. Dimitrios, Roma İmparatorluğu döneminde varlıklı, asker bir babanın oğlu olarak dünyaya gelir. İyi bir eğitim almıştır, ve orduda görev almaktadır. Genç yaşta gizlice Hristiyan olur. Tabii gizlice diyorum çünkü o dönem Roma İmparatorluğu Pagan Tanrılar’ın izinden gitmektedir. Dimitrios bir süre dinini gizleyebilmiştir. Fakat günün birinde İmparator Maximian, kendisinden Selanik’teki Hristiyanları öldürmesini ister. Bu isteği gerçekleştiremeyen Dimitrios’un sırrı da ortaya çıkar. Bugün Selanik’te Agios Dimitrios Kilisesi’nin üzerine kurulu olduğu alanda işkencelerle öldürülür. Ölmeden önce tüm varlığını şehirdeki fakirlere dağıtmıştır. Ortodoks Kilisesi, Dimitrios’un inancı ve fakirler uğruna yaptıklarını göz önünde bulundururak, onu Aziz mertebesine yükseltmiştir.


IMG_6323.JPG

         Selanik’in en önemli sembollerinden olan Agios Dimitrios Kilisesi’nin ilk başta 4.yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. Kilisenin günümüzdeki hali ise 629-634 yılları arasında inşaa edilmiştir. 1493 yılında, kilise camiiye dönüştürülmüş, 1912 yılında ise tekrar kiliseye çevrilmiştir. 1917 Selanik yangınında çok büyük zarar görmüş ve restorasyonlar sonunda 1949 yılında tekrar faaliyete başlamıştır. 1988 yılından beri, UNESCO Dünya Miras Listesi’nde yer almaktadır.


IMG_6180.JPG

         Agios Dimitrios Kilisesi’nin içerisi mozaik ikonalarla kaplanmıştır. Aziz’in rölikleri kilise içerisinde gösterilmektedir. Ayrıca kilise içerisinden, azizin öldürüldüğüne inanılan alana girilebilmektedir. Her yıl 26 Ekim’de aziz şehirde anılmaktadır.

 

Selanik’in Hanımefendisi ( Irakliotissa ): 

 

         Gelelim, Selanik’in en güzel hikayesine. Bir bulunuş, kaçırılış ve geri dönüş hikayesi… İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi birlikleri Selanik’i ele geçirmiş ve buraya büyük çaplı bir kamp kurmuşlardır. Yukarıda bahsetmiş olduğum Agora bölgesinde, Polonyalı savaş esirleri için bir kamp kurulmuş ve kamp alanı için kazılar yapılmıştır. 1944 Haziran ayında şans eseri bu kazılarda Roma dönemine ait bir kadın heykeli bulunur. Heykel o dönem propagandaları önlemek amacıyla Yunan yetkililere teslim edilir. Fakat bir hafta sonra Hitler’den bir telgraf gelir ve heykelin Almanya’ya gönderilmesi istenir. Bu istekteki argüman ise, ‘Almanlar’ın bulmuş olduğu Almanlar’a aittir’ şeklindedir. Irakliotissa ilk başta Hitler’in Linz’deki şahsi müzesine yerleştirilir. Fakat hava saldırılarından zarar görmemesi için Joseph Goebbels’in villasına yerleştirilir. Savaş bittikten sonra ise, Avusturya’daki Altaussee tuz madenlerinde diğer bir çok tarihi eserle birlikte bulunur. 31 Ocak 1945 yılında heykelin bulunduğuna dair gazetelerde haberler çıkar ve Yunan yetkilileri heykelin ve yanısıra Yunanistan’dan götürülmüş birçok tarihi eserin geri getirilmesi için hazırlıklara başlarlar. Fakat bu sırada başka bir haber, Avusturya’da bulunan eserlerin Amerika’ya gönderileceğini söyler. Neyseki Irakliotissa bir başka yolculuğa çıkmadan 1947 yılında, Münih’ten Selanik’e getirilir.


IMG_6646.JPG

         Selanik’in Hanımefendisi bugün Selanik Arkeoloji Müzesi’nde sergilenmektedir.

 

Vergina, Pella ve Meteroa :

 

         Selanik seyahatimiz sırasında, şehre yakın önemli noktaları da görmek istedik. Anlaştığımız tur şirketiyle, iki gün ayırarak, bir gün Vergina, Pella ve Veroia’yı diğer bir gün ise Meteora’yı ziyaret ettik.

 

         Vergina ve Pella benim için çok önemliydi, çünkü burada ilgi alanıma giren Büyük İskender’in aile mezarlığını ve şehrini görebilecektik. Veroia şehri ise aklımızda olmayan ama tur programına dahil olan bir şehirdi, iyi ki de gördüğümüz bir şehirdi.

 

Vergina ve Pella : 

 

        1977 yılında Arkeolog Manolis Andronikos, Vergina’da yürüttüğü kazılar sırasında tarihin önemli bir figürünün izlerini bulur. Bu önemli figür, Büyük İskender’in babası II.Philip’ten başkası değildir. Manolis kazılara başladığında, bölgenin çok önemli birisine ait bir aile mezarlığı olduğunu farkeder ama bulduğu eserlere bakana kadar II.Philip’e ve ailesine ait olduğunu farketmez. Daha sonra anlayacaktır ki, bulduğu mezarlar II.Philip, II.Philip’in genç karısı, ve torunu Büyük İskender’in oğlu IV.İskender’e aittir.

IMG_7022.JPG

         Vergina’ya geldiğinizde sizi sadece bir tepecik karşılar. Bu tepeciğin ne yanında ne üstünde hiçbir antik yapı yoktur. Yürüdüğünüz yol sizi tepeciğin üzerinde bir tünele açılan kapıya getirir ve içeriye girersiniz. Tam bu noktada bir mezarın içine girdiğiniz hissi sizi sarmaya başlar. Vergina Kraliyet Mezarları, gerek muhafaza ediliş şekli, iç aydınlatması ve eserlerin sergilenmesi açısından son derece başarılı bir müzedir. İçeride fotoğraf çekilmesi yasaktır.

IMG_6824.JPG

         II.Philip’in mezarı iki odadan oluşmaktadır. İkinci ve asıl odada mermer bir sandık ve içerisinde 11 kg ağırlığında 24 ayar altın bir sandık bulunmuştur. Sandık üzerinde Vergina Güneşi motifleri bulunmaktadır. Bu kutunun içerisinde, II.Philip’in kemikleri ve altın tacı bulunmuştur. Kral’a ait altın ve fildişi zırh, yakılmadan önce üzerine yatırıldığı yatak, gene zırhı tamamlayan diğer ekipmanlar, silahlar ve bronz tören malzemeleri bulunmuştur.

Philip_II_larnax_vergina_greece.jpg

         Mezarın ilk giriş odasında bir başka sandık yer almakta olup, bu sandığın kendisini geleneklere göre cenaze töreninde kurban eden karısı Meda’nın kemiklerini sakladığı düşünülmektedir. Mezar’ın dış kapısına, II.Philip ve İskender’i anlatan tasvirler çizilmiştir.

II.Philip’in mezarının hiç bozulmadan bulunmuş olması, dönemin cenaze törenlerinin nasıl yapıldığına dair önemli bilgiler sunmaktadır.

facade_of_philip_ii_tomb_vergina_greece.

         II.Philip’in hemen yanındaki mezar odasının genç eşlerinden birine ait olduğu düşünülmektedir. Bu mezarın üzerinde Persephone’un kaçırılış hikayesi resmedilmiştir. Bu resmin eski dönem ressamlarından Nikomachos’a ait olduğu düşünülmektedir.

main_31.jpg

         Vergina Kraliyet Mezarları içerisinde bir başka önemli mezar ise Büyük İskender’in oğlu IV.İskender’e aittir. IV. İskender 14 yaşında annesi Roxana ile birlikte zehirlenerek suikaste kurban gitmiştir. IV.İskender’in mezarı da iki bölümden oluşmaktadır, yalnız sadece ana odada kalıntıları bulunmuştur.

 

Pella : 

 

        Pella, Büyük İskender Dönemi’nin başkentidir. Bugün antik kent pek ayakta olmasa da, Pella Arkeoloji Müzesi görülmeye değerdir. Pella Antik Kenti’nde özellikle zengin evlerini süsleyen zemin mozaikleri bugün hala görülmektedir. Helen’in Kaçırılışı, Aslan Avı, Panter ve Dionysos mozaikleri Antik Yunan mozaiklerinin en önemli örneklerindendir.

IMG_6849.JPG

         Pella, döneminde Thermaic Körfezine bağlanan önemli bir limanken, bu bölgenin zamanla dolmasıyla bağlantısı kesilmiştir. II.Philip ve Büyük İskender Dönemi’nde altın çağını yaşayan şehir, M.Ö. 168 yılında Romalılar tarafından yağmalanmış ve hazinesi  Roma’ya taşınmıştır.

IMG_6950.JPG

        Bugün Pella Antik Kenti maalesef fazla ayakta değildir. Fakat Pella Arkeoloji Müzesi çok önemli eserler içermektedir. Özellikle mezarlardan çıkartılan eserlerin sergilendiği koridor son derece etkileyicidir.

img_6914.jpg

        Mezarlardan çıkartılan neredeyse birbirinden farklı miğferler, kılıçlar ve ölüyle birlikte gömülen objeler müzede sergilenmektedir.

img_6920.jpg

         Fotoğrafta görmüş olduğunuz altın işlemeler ölünün yüzünü ve gövdesini kaplamak için kullanılmaktadır. Geri kalan miğfer ve silahlar ölen kişinin eşyalarıdır.

 

        Pella Arkeoloji Müzesi’nde dikkatimizi çeken bir başka eser ise, bir tablet üzerine yazılmış lanetleme büyüsüdür.

img_6894.jpg

         Tabletin üzerinde yazan metin şu şekildedir.

 

” [ΘΕΤΙ]ΜΑΣ ΚΑΙ ΔΙΟΝΥΣΟΦΩΝΤΟΣ ΤΟ ΤΕΛΟΣ ΚΑΙ ΤΟΝ ΓΑΜΟΝ ΚΑΤΑΓΡΑΦΩ ΚΑΙ ΤΑΝ ΑΛΛΑΝ ΠΑΣΑΝ ΓΥ 2. [ΝΑΙΚ]ΩΝ ΚΑΙ ΧΗΡΑΝ ΚΑΙ ΠΑΡΘΕΝΩΝ ΜΑΛΙΣΤΑ ΔΕ ΘΕΤΙΜΑΣ ΚΑΙ ΠΑΡΚΑΤΤΙΘΕΜΑΙ ΜΑΚΡΩΝΙ ΚΑΙ 3. [ΤΟΙΣ] ΔΑΙΜΟΣΙ ΚΑΙ ΟΠΟΚΑ ΕΓΟ ΤΑΥΤΑ ΔΙΕΛΕΞΑΙΜΙ ΚΑΙ ΑΝΑΓΝΟΙΗΝ ΠΑΛLΙΝ ΑΝΟΡΟΞΑΣΑ 4. [ΤΟΚΑ] ΓΑΜΑΙ ΔΙΟΝΥΣΟΦΩΝΤΑ ΠΡΟΤΕΡΟΝ ΔΕ ΜΗ ΜΗ ΓΑΡ ΛΑΒΟΙ ΑΛΛΑΝ ΓΥΝΑΙΚΑ ΑΛΛ Η ΕΜΕ 5. [ΕΜΕ Δ]Ε ΣΥΝΚΑΤΑΓΗΡΑΣΑΙ ΔΙΟΝΥΣΟΦΩΝΤΙ ΚΑΙ ΜΗΔΕΜΙΑΝ ΑΛΛΑΝ ΙΚΕΤΙΣ ΥΜΩΝ ΓΙΝΟ 6. [ΜΑΙ ΦΙΛ]ΑΝ ΟΙΚΤΙΡΕΤΕ ΔΑΙΜΟΝΕΣ ΦΙΛ[Ο]Ι ΔΑΓΙΝΑΓΑΡΙΜΕ ΦΙΛΩΝ ΠΑΝΤΩΝ ΚΑΙ ΕΡΗΜΑ ΑΛΛΑ 7. [….]Α ΦΥΛΑΣΣΕΤΕ ΕΜΙΝ Ο[Π]ΩΣ ΜΗ ΓΙΝΕΤΑΙ ΤΑ[Υ]ΤΑ ΚΑΙ ΚΑΚΑ ΚΑΚΩΣ ΘΕΤΙΜΑ ΑΠΟΛΗΤΑΙ 8. [….]ΑΛ[-].ΥΝΜ .. ΕΣΠΛΗΝ ΕΜΟΣ ΕΜΕ ΔΕ [Ε]Υ[Δ]ΑΙΜΟΝΑ ΚΑΙ ΜΑΚΑΡΙΑΝ ΓΕΝΕΣΤΑΙ 9. [-]ΤΟ[.].[-].[..]..Ε.Ε.Ω[?]Α.[.]Ε..ΜΕΓΕ ” 

 

Burada, Dionysophon ve Thetima  isimlerinde bir çifte karşı, evliliklerinde hiç mutlu olmamaları için ve evli kaldıkları sürece şeytanlar tarafından rahatsız edilmeleri için bir lanetleme söz konusudur. Ayrıca, bu laneti yazan kişi, Dionysophon’un sadece kendisiyle evlendiği takdirde mutlu olmasını dilemiştir. Bu tablet M.Ö. 4.yüzyıla aittir ve bir mezarda gömülü olan kişinin sağ elinde bulunmuştur. Muhtemelen, bu kişi tablette de adı geçen Makron’dur. Bu tarz büyülerin, yeraltı dünyasının ruhlarına daha kolay ulaştırılması için ölen kişinin yanında gömüldüğü düşünülmektedir.

Pella Arkeoloji Müzesi’nde dikkat çeken bir başka eser ise, markalanmış amfora kulplarıydı. Açıkçası, amforalar birçok müzede görülebilir, hatta günümüzde dalış yapanlar bu amforaları deniz altında da görebilir. Yalnız bu müzede sergilenen amforaların kulpları, üreticileri tarafından mühürlenmiştir.

ekran-alc4b1ntc4b1sc4b1.jpg

         Yukarıdaki fotoğrafta, kulp üzerine basılı boğa simgesini görebilirsiniz.

 

Meteora :

 

        Yunanistan’ın en önemli simgelerinden biri olan Meteora’nın ünü tüm dünyaya yayılmış olup, bölge bugün UNESCO Miras Listesi’nde korumaya alınmıştır. Açıkçası, Selanik gezimizi organize ederken burayı görmeden dönmek istemedik, hatta tur programımızı neredeyse Meteora’yı görebilmek için birçok kez revize ettik.

img_6700.jpg

        Meteora, fotoğraflardan her zaman etkileyici gelmiştir. Özellikle, sisli havada çekilen fotoğraflarda tepeler adeta uçuyor izlenimi vermektedir. Zaten birçok rehberde de belirtildiği üzere Meteora, boşlukta asılı kalan anlamına gelmektedir.

 

        Meteora kayalarının oluşumu, 60 milyon önce Paleosen Dönemi’ne kadar uzanmaktadır. Bu dönem dünya üzerindeki hareketler, bu bölgede yüksek bir plato oluşturmuş ve bir çok yüksek dikey kaya oluşumları meydana gelmiştir. Zaman içerisinde rüzgar ve yağmurlar etkisiyle, bu kayalar günümüzdeki halini almıştır. Meteora kayaları üzerindeki mağaralarda yaşamın, 50.000 yıl öncesinde başladığı düşünülmektedir. Theopetra Mağarası girişindeki taş duvarın, soğuğa karşı insanlar tarafından 23.000 yıl evvel inşaa edildiği öngörülmektedir.

img_6713.jpg

        Bugün Meteora, yüksek kayalıklara oturtulmuş ve gizlenmiş manastırlarıyla ünlüdür. M.S. 11.yüzyılda rahipler bu bölgeye gelip, inzivaya çekilmişlerdir, fakat manastırlar M.S.14. yüzyılda inşaa edilmiştir. Bu manastırların bu kadar yükseğe gizlenerek inşaa edilmesinin sebebi bölgedeki Bizans hakimiyetinin sona ermesi ve Türk hakimiyetinin başlamasından kaynaklanmaktadır. Meteora üzerinde önceden 24 adet manastır olduğu düşünülmektedir, fakat günümüze 6 tanesi kalabilmiştir: Büyük Meteoron Manastırı, Varlaam Manastırı, Rousanou Manastırı, Aziz Nikolas Manastırı, Aziz Stephen Manastırı ve Kutsal Üçleme Manastırı.

img_6774.jpg

         Açıkçası tek bir gün içerisinde bu altı manastırı gezmek imkansızdır. Dolayısıyla burayı ziyaret eden tur şirketleri bir günde 3 tane manastıra zaman ayırmaktadır. Tüm manastırları gezmek isteyenlerin bölgede bir gece geçirmeleri gerekecektir.

img_6746.jpg

         Bu altı manastır içerisinde, Büyük Meteoron Manastırı, en eski olmakla birlikte en büyük yapıdır. Aziz Athanasios tarafından yaptırıldığı rivayet edilmektedir. 1483-1552 yılları arasında tamamlandığı düşünülmektedir.

img_67241.jpg

        Büyük Meteoron Manastırı içerisinde ayrıca meşhur ağ asansör sistemini ve 12.000 litrelik dev ahşap varilini görebilirsiniz.

img_6728.jpg

         Gezebildiğimiz bir diğer manastır ise, Kadınlar Manastırı olarak bilinen Rousanou Manastırı’dır. 16.yüzyılda yapılmıştır ve bugün içerisinde 13 rahibe yaşamaktadır. Manastırların içerisinde fotoğraf çekimi yasaktır, fakat içerde yer alan ikonalar yukarıdaki fotoğrafta belirtilen ikonalarla aynı tarzdadır.

 

        Rahiplerin manastır yaşamı aşağıdaki fotoğraflarda görülmektedir.

img_6764.jpg

Selanik’e Dönüş : Rotonda ve Galerius Kemeri

 

         İki günümüzü Selanik civarına ayırdıktan sonra kalan günlerimizde Selanik şehir merkezini gezmeye devam ettik. Bu kalan günlerde, Selanik Arkeoloji Müzesi’ni, Bizans ve Savaş Müzeleri’ni, Beyaz Kule’yi, Rotonda ve Galerius Kemeri’ni ziyaret ettik. Özellikle Rotonda’nın anlatılmaya değer bir yapı olduğunu düşünüyorum.

 

Rotonda :  

 

         Rotonda, M.S.306 yılında Galerius tarafından yaptırılmıştır. Yüksek ihtimalle, Galerius burayı kendi anıt mezarı olarak inşaa ettirmek istemiştir. Ayrıca yapı bir pagan tapınağı görevi görmüştür fakat hangi tanrıya adandığı bilinmemektedir. M.S.311 yılında Galerius öldüğünde, Sırbistan’da yer alan Gamzigrad’a gömülmüştür. Dolayısıyla yapı uzun yıllar kullanılmamıştır. M.S.326 yılında İmparator I.Konstantin bu yapıyı bir kiliseye çevirmiştir.

img_6361.jpg

         Rotonda yaklaşık 1200 yıl boyunca kilise olarak görev etmiştir. Ardından Osmanlı İmparatorluğu’nun bölgeyi ele geçirmesiyle yapı bir camiiye dönüştürülmüştür. Fotoğrafta görmüş olduğunuz minare 1590 yılında eklenerek, yapının adı ‘Süleyman Hoca Efendi Camii ‘ olarak değiştirilmiştir. 1912 yılında Balkan Savaşı sonrasında bölge tekrar Yunan hakimiyetine girince, yapı kiliseye çevrilmiştir. 2004 yılından itibaren ise müze olarak faaliyet göstermektedir.

330px-thes-rotonde_st-georges_plan.png

         Rotonda yaklaşık 24,5m çapında olup, duvar kalınlığı 6 metreden fazladır. Kubbe yüksekliği ise 30 metredir. İç duvarlar mozaiklerle bezenmiştir. Mozaik işçiliğinin kalitesinden ötürü, bazı uzmanlar mozaik ustalarının İstanbul’dan gönderilmiş olabileceğini düşünmektedir.

img_6394.jpg

         Rotonda içerisindeki mozaiklerde kuş figürleri dikkat çekmektedir. Ayrıca kubbe altında, havari ve aziz tasvirleri mevcuttur.

img_6405.jpg
img_6392.jpg

         Selanik’in en önemli simgelerinden biri olan Rotonda’nın yaşadıklarını aslında en iyi giriş kapısı özetlemektedir. Kolonlar, kapı üstündeki ikona, ve mermer kapı üzerindeki Arapça yazılar binanın tapınak, kilise ve camii dönüşümünü anlatmaktadır.

img_6404.jpg

         Rotonda’dan zor da olsa ayrıldıktan sonra, yolumuzun üstünde yer alan Galerius Kemeri’ne doğru yürüdük. Fikir vermesi açısından Rotonda ve Galerius Kemeri’nin konumlandırılmasını aşağıdaki görselde görebilirsiniz.

saint_george_rotunda_reconstruction.jpg

Galerius Kemeri : 

 

         İsminin bu kadar çok geçmiş olmasından da anlaşılacağı gibi, Roma İmparatoru Galerius için Selanik çok önemli bir kenttir. Gaius Galerius Valerius Maximianus Augustus M.S.305-311 yılları arasında hüküm sürmüştür. Galerius eski geleneklere ve eski tanrılara bağlı bir insandı. Dolayısıyla Galerius Dönemi, o dönem yaşayan Hristiyanlar için güzel bir dönem değildir. Galerius’tan önce hüküm süren Diocletian’ın aslında Hristiyan karşıtı eylemleri bulunmamaktadır. Fakat tarihçilerin söylediklerine göre, Galerius İmparatorluk Sarayı’nı gizlice yaktırıp suçu Hristiyan sabotajcılara atmıştır. Yangının sebebine bakmayan Diocletian, 24 Şubat 303 tarihinde Hristiyanlar’a karşı en büyük zulümlerden birini yaşatmıştır. Bu süreçte Hristiyan toplantı evleri, gerçekleşebilecek ayaklanmalara karşı yok edilmiştir. Galerius’un ölümcül bir hastalığa yakalanmasıyla 311 yılının Nisan ayında bir hoşgörü bildirisi yayınlanmıştır. Hatta bu bildiriyle birlikte Galerius Hristiyanlar’dan kendisi için dua etmelerini rica etmiştir. Fakat bu son istekten 6 gün sonra ölmüştür. Gene ölmeden önce, Hristiyanlara karşı gerçekleştirdiği zulümlerin başarısızlıkla sonuçlandığını bildirmiş, bu yaşananlardan sonra Hristiyanlar’ın da Roma İmparatorluğu’nun huzuru ve birliği için kendi tanrılarına dua etmelerini istemiştir. Bu olaylardan 2 yıl sonra 313 yılında Hristiyanlık Roma İmparatorluğu’nca kabul görmüştür. 

img_6441.jpg

         Selanik’te bulunan Galerius Kemeri, Galerius’un vali olduğu dönemde, 298 yılında, Sasanilere karşı kazandığı zaferi onurlandırmak adına inşaa edilmiştir. Hatta bu anıt üzerinde Galerius ile Sasani Şahı Narses  karşı karşıya gösterilmelerine rağmen, savaş sırasında hiç karşılaşmamışlardır. Anıtın bir başka kısmında, Galerius’un ailesinin şükranlarını sunduklarını gösteren kurban töreni tasvir edilmiştir.

img_6447.jpg
img_6450.jpg

Müzeler : 

 

        Selanik şehir merkezinde yer alan Arkeoloji Müzesi, Bizans Müzesi ve Savaş Müzesi’ni gezmek ilgili bir kişinin yaklaşık birbuçuk gününü alacaktır. Arkeoloji Müzesi ile Bizans Müzesi birbirlerine çok yakın olduğu için, bu iki müzeyi aynı gün içerisinde gezebilirsiniz. Pella ve Vergina’ya gitme şansınız yok ise, Arkeoloji Müzesi’ni gezerek buradaki eserlere yakın eserleri görebilir ve fikir sahibi olabilirsiniz.

 

        Selanik Arkeoloji Müzesi’ndeki sergilenen en önemli eserlerden bir tanesi de, birçok Antik Yunan Tarihi ile alakalı kitaplarda gördüğümüz Derveni Krater’idir.

img_6649.jpg

         Derveni Krater’i, 1962 yılında Derveni mezarlıklarında , içerisinde ölen kişinin külleri, II.Philip dönemi’nden bir altın para, altın bir yüzük ve altın broşlarla bulunmuştur. Krater üzerindeki işlemeler,kutsal bir evlilik töreninde Dionysos ve Ariadne’yi betimlemektedir. Bu önemli eser, M.Ö.4.yüzyılın en önemli metal işçiliklerinden biridir.

         Bizans Müzesi’nde ise, bu döneme ait mozaikler, ikonalar, Hristiyan mezar örnekleri ve kıyafetler sergilenmektedir.

img_7034.jpg

         Savaş Müzesi, askeri alan içerisinde yer alıp haftanın belirli günlerinde ziyarete açıktır. Bu müze içerisinde, Yunanistan Bağımsızlık Mücadelesi, Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı ve İkinci Dünya Savaşı’na dair önemli eserler sergilenmektedir. Savaş Müzesi içerisinde, teknolojinin kısa bir süre içerisinde gelişip, hançerli ve uçtan doldurmalı tabancalardan otomatik ve ağır silahlara geçişi görülmektedir. Ve her Savaş Müzesi’nde olduğu gibi, savaşın ne kadar kötü bir durum olduğu gözler önüne serilmektedir.

img_7155.jpg
img_7223.jpg

         Ayrıca Alman Nazi Dönemi’ne ilgisi olanlar için bu müzede ilginç eserler görmek de mümkündür.

img_7194.jpg
img_7213.jpg

 

Sonuç olarak : 

 

        Selanik hakkındaki yazımın sonuna gelirken, Beyaz Kule’yi, Atatürk Evi’ni ve Halkidiki’yi, basılı ve sanal ortamda çok fazla bilgi bulunmasından dolayı, özellikle anlatmadığımı belirtmek isterim. Gene burada bahsetmediğim şehrin akropolü, Yedikule, şehre fazla uzak olmayan bir mesafede yer alan ve eski Selanik Yahudileri’nin yerleşkesi Veroia görülmeye değer yerlerdendir. Kısacası Selanik, günübirlik bir geziden ziyade, gene en azından bir haftalık konaklamayı hak etmektedir. Sadece Selanik içerisinde yer alan eski Bizans Kiliseleri’ni gezmek zaten iki gününüzü alacaktır. Bu kiliseler içerisinde en etkileyici olanı bana göre Agios Nikolaos Orfanos Kilisesi’dir, ve bu kilise Yedikule’ye çıkan yol üzerindedir. Görmenizi tavsiye ederim.

14 Nisan 2018

 

Yazan : Dimitri Daravanoğlu

Fotoğraflar : Dimitri Daravanoğlu

Kaynakça: 

1-) https://en.wikipedia.org/wiki/History_of_Thessaloniki

2-) http://www.ekathimerini.com/217722/article/ekathimerini/life/the-world-war-ii-adventures-of-an-ancient-lady

3-) https://www.amth.gr/en

4-) http://www.aigai.gr/en

5-) https://en.wikipedia.org/wiki/Arch_of_Galerius_and_Rotunda

6-) http://whc.unesco.org/en/list/456

bottom of page