Kumbaracı Yokuşu : A. Loucrezis Mobilya Fabrikası
Beyoğlu...Lise yıllarım, üniversite hayatım ve iş hayatımın ilk yılları hep burada geçti. Avucumun içi gibi bildiğimi düşünür, yurtdışından gelen misafirlerime burayı özellikle ben gezdirmek isterdim. 2000'li yılların başında Beyoğlu'na gitmediğim bir gün yok gibiydi. Gerek arkadaşlarla buluşmalarım, müzik grubu provalarım, tek başıma yürüyüşlerim hep burada olurdu. O dönem, Galatasaray Lisesi'nden Tünel'e doğru inen kısım genelde boş olurdu. İnsanlar bu kısma fazla inmezdi. Tünel'deki enstrüman dükkanlarına, stüdyolara gitmek için, bazen de akşamları arkadaşlarla Tünel önünde oturmak için sık sık giderdim. Ama ya sokaklara girer miydim? Tekinsiz gelirdi bana gecenin bir saatinde, Asmalı Mescit sokaklarına girmek ya da Karaköy'e inen sokaklardan geçmek. Gerçekten de çok güvenli olduğu söylenemezdi o dönem. Sanırım bu durum artık değişti. Beyoğlu'nda hangi sokağa girsem farklı mekanlarla karşılaşıyor ve burada oturan insanları görebiliyorum. Gene de dikkatli olmak gerekebilir tabii, büyük şehir burası.
Kumbaracı Yokuşu da o dönemler girmeye çekindiğim sokaklardandı. Bu durum beni rahatsız ediyordu tabii, hergün içinden geçtiğim ve her noktasına kadar öğrenmek istediğim bu semti eksik biliyordum çünkü. Geçtiğimiz günlerde, rutin sahaf gezilerimi gerçekleştirdikten sonra, bu sokaklara girmek ve biraz kaybolmak istedim. Galata Kulesi'nin civarından başlayarak, Serdar-ı Ekrem Caddesi'nden yürümeye başladım. Caddenin sonuna geldiğimde, beni adeta bir gizli geçitten geçmişim gibi hissettiren bir kilise ile karşılaştım. Kırım Kilisesi'ydi bu. Daha evvel adını duymuş ama hiç görmemiştim - şu an bunu söylerken gerçekten utandığımı hissettim. Kilise'nin önünde durup inceledikten sonra, Kumbaracı Yokuşu'nu İstiklal'e doğru tırmanmaya başladım. Yokuşta sol tarafımda duran bina, artık algıda seçicilikten olsa gerek, doğrudan dikkatimi çekti. 'Fabrique Et Depo De Meubles' yazılıydı hemen kapısında ve eski bir yazı olduğu belliydi. 2mi3museum projesinden yazılarımı okuyanlar, ailemin Istanbul'daki mobilyacılık öyküsünü ( Dinos Sandalye Atölyesi ) bilir. Ailemin hikayesini araştırdığım süreçte, Meubles, Chaises...vb. birçok Fransızca kelime öğrenmiştim. Algıda seçicilik dedim ya, burada da mobilya anlamına gelen 'Meubles' kelimesini görünce durdum ve düşünmeye başladım: Acaba bizimkilerin bildiği bir yer miydi burası, iş ilişkileri var mıydı? Binayı dikkatlice inceledikten sonra, eve gelir gelmez araştırmaya başladım. Gelin sizlere blogumun bu serbest bölgesinde, araştırmalarımın sonuçlarını paylaşayım.
Kumbaracı Yokuşu :
İstiklal Caddesi'nde, hemen köşesinde ünlü Lebon Pastanesi'nin olduğu Kumbaracı Yokuşu, geçmişte Humbaracı Yokuşu olarak bilinen, Beyoğlu ile Tophane'yi birbirine bağlayan sokaklardan biridir. İsmini Humbaracı Ahmet Paşa'dan aldığı söylenen yokuşun ismi zamanla Kumbaracı'ya dönüşmüş. İlk önce 1932 yılı Pervititch haritalarına baktığımda buranın adının gene Kumbaracı olduğunu öğrendim. Sonra, 1905 yılında çizilmiş, bir başka Istanbul haritası olan Goad Haritaları'nı incelediğimde buranın adının gene Kumbaracı olarak geçtiğini farkettim. Demek ki bu değişim çok daha eski yıllarda gerçekleşmiş.
1905 Goad ve 1932 Pervititch Haritaları'nda Kumbaracı Yokuşu
A.Loucrezis Atölyesi :
Kumbaracı Yokuşu'ndan kısaca bahsettikten sonra gelelim sokağın en çok ilgimi çeken kısmına. Hani eski Istanbul fotoğrafları vardır, üç dört farklı dilde yazılmış tabelaları görürüz bu fotoğraflarda: Eski Türkçe, Fransızca, Rumca, Ermenice... Birden çok dilin yazılı olduğu binaları Istanbul'da görmek hala mümkün. Kumbaracı Yokuşu'ndaki bu binanın üzerinde ise Fransızca, Ermenice, Rumca ve ismin okunabilmesi için Latin harfleriyle yazılar hala görülebilmektedir.
Giriş kapısının hemen yanında Fransızca 'Fabrique et dépôt de meubles' yazılıdır. Bina cephesinde ise, en solda Ermenice ' ՄԷՖՐՈՒՇԱԹ ՖԱՊՐԻՔԱՍԸ ' ve altta Rumca ' ΕΡΓOΣTAXION ΕΠIΠΛΩN ' yazılıdır. Tüm bu farklı dilde yazılanlar aynı anlama gelmektedir: Mefruşat ( Mobilya) Fabrikası. Gene bina cephesi üzerinde ortada fabrika sahibinin ismi görülmektedir : A. LOUCREZIS. En sağda ise biraz daha silikleşmiş olmasına rağmen, bu ismin Rumcası görülmektedir: A. ΛOUKPEZHΣ
Binanın ve detaylarının fotoğraflarını hemen aşağıda paylaşıyorum.
Kumbaracı Yokuşu 39 Numara A.Loucrezis Mobilya Fabrikası
Mobilya Fabrikası Anlamına Gelen Ermenice Yazı ve A.Loucrezis İsmi
Kapı İçinde ve Cephede Mobilya Fabrikası Anlamına Gelen Fransızca ve Rumca Yazılar
Yazımın başında da belirttiğim gibi, burada mobilya kelimesini yazılı görünce heyecanlandım ve eve gider gitmez Jacques Pervititch'in herşeyi not ettiği kapsamlı haritalarını ve Şark Ticaret Yıllıklarını incelemeye başladım. Pervititch Haritaları'nda bu binanın adı geçmiyordu. Yapıları sayarak ilerlediğimde bu haritadaki 81 numaranın A.Loucrezis'in atölyesi olduğunu düşündüm.
Salt Arşiv'de yer alan Şark Ticaret Yıllıklarını taramak için gerekli veriler elimde vardı. Atölye sahibinin adı belli, yaptığı meslek belliydi. İncelemesi çok keyifli olsa da epey göz yoran bu yıllıklarda, 1930'lu yıllardan başlayıp geriye doğru gitmeye başladım. 'Meubles' kısmı altında isimleri taraya taraya geçmiş yıllara doğru gittim fakat karşıma bir türlü çıkmıyordu. Bu, Loucrezis'in o yıllarda faal olmadığına dair bir kanıt değildi çünkü bu yıllıklara illa kayıt olmak gerekmiyordu. Hal böyle olunca, içimden bir ses ailemin kaydını bulduğum 1922 yıllığına bakmamı söyledi. 1922 yıllığı biraz daha farklıydı, sektör sektör ayrılmasından ziyade isim üzerinden gidiyor ve yanlarında meslekleri ve adresleri yazıyordu. İçimdeki sese olan güvenim beni gene şaşırtmamıştı. A. Loucrezis'in adresi, mesleği ve tam adı karşıma çıkmıştı : Lucrezis (Alcibiade), meubles, R.Koumbaradji Yocouchou, 61, P.
Alkibiades'ti mobilyacı ustamızın adı. Ne de güzelmiş ismi. Peloponez Savaşı'nın önemli isimlerinden, Perikles tarafından yetiştirilmiş, Sokrates'in öğrencisi Antik Yunan Dönemi'nin bir generalinden geliyordu adı. Ailesi belki de bu yüzden koymuştu; belki de dededen toruna geçmişti bu ve kökeninden haberi bile yoktu. 1922 yılında faaldi demek. Bizimkileri tanıyor muydu acaba? Hiç Küçük Yeni Han'daki Dinos Sandalye Atölyesi'ne gelmiş miydi? Aile büyüklerimden sandalyeci Yorgo Vafiadis ile aynı yıllıktaydı isimleri. Kim bilir belki de birbirlerini tanıyorlardı.
A.Loucrezis'in atölyesi, 1922 yılında 61 numarada, 1932 Pervititch Haritası'nda 81 numarada, bugün ise 39 numarada gözükmektedir. Muhtemelen yıllar içerisinde bu numaralar daha birçok kez değişmiştir.
Istanbul öyle büyük ve köklü bir şehir ki, burada gerçekten bakarak dolaştığınız takdirde şehir kendi hikayesini size, hiçbir şey bilmeseniz bile anlatır. Biraz tarih bilginiz var ise de, Istanbul'da tek başına yaptığınız her yürüyüş bu şehirle bir diyalog halinde geçer. Bu binayı araştırdıktan sonra, web üzerinde biraz araştırma yaptım. Kimsenin dikkatini çekmiş miydi, kimseye anlatmış mıydı hikayesini daha evvel diye merak ettim. Ama maalesef Türkçe hiçbir kaynağa ulaşamadım. Sadece yabancı bir blog sayfasında buldum burayı. 'Ghosts of Istanbul' yani Istanbul'un Hayaletleri başlığı altında bir blog yazısında geçmiş. Alkibiades Loucrezis'in hayaleti son bir yılda Istanbul'a gelen bir turiste ve hemen ardından bana seslenmiş. Bu bloğun bağlantısını da kaynakça kısmında sizlerle paylaşıyorum.
Not: Ailemin 1900'lü yılların başından 1960'lı yıllara kadar olan mobilyacılık öyküsünü merak edenler için ilgili yazıma buradan ulaşabilirsiniz: Küçük Yeni Han: Bir Atölye'nin İzinde
18 Temmuz 2021
Yazan : Dimitri Daravanoğlu
Fotoğraflar : Dimitri Daravanoğlu
Kaynakça:
1-) https://www.themagger.com/kumbaraci-yokusu-beyoglu/
2-) http://riowang.blogspot.com/2020/02/ghosts-of-istanbul.html