2mi3’nin Ionia Gezisi Notları
Bundan iki yıl evvel Pamphylia turuna gittiğimde rehberimizin bahsettiği Aphrodisias kenti çok ilgimi çekmişti…Tanrıça Aphrodite’e adanmış bir kent , bir Aphrodite Tapınağı , üstelik nüfusunun büyük bir çoğunluğu heykeltraş…Roma İmparatorluğu’na heykeltraş yetiştiren bir şehir . Üstelik rehberimizin dediğine göre bu kent savaşlardan muaf tutulurmuş , asker yetiştirilmezmiş burada…Etkilenmiştim açıkçası,görmeliydim bir an evvel.
2010 Kasım ayında uzun bir bayram tatilini yurtdışında geçiremeyeceğimizi farkedince rotamızı gene Anadolu’ya çevirdik…Aphrodisias’ı görelim istedik…Her ne kadar burası bir Karya kenti olsa da bir tur şirketinin Ionia Turu programında adına rastladık…Güzergahımız belliydi…Önce Efes , ertesi gün Pamukkale Hierapolis , bir sonraki gün Aphrodisias ve en son Priene-Milet-Didim…
Bu gezimin notlarında Efes’e yer vermeyeceğim , çünkü gayet popüler bir antik kentimiz ve her yıl bir dergiye konu olur…Tabii buluntular açısından önemi gözardı edilemez…Fakat Pompeii’den sonra Efes çok harabe geldi bana…Hem pek iyi bakamamışız bu kente sanki…:(
Gelelim Aphrodisias’a…Burada yürürken kent adeta yaşamaya başlıyor…Tetrapylon’a diyecek birşey bulamıyor insan…Bu arada sözü geçmişken bahsedelim , nedir Tetrapylon ? Tetrapylon 4 kapı anlamına gelir… Bu yapının Aphrodite Tapınağı’na giden yolda önemli bir kapı olduğu düşünülmektedir…Tıpkı Efes’teki Celcius Kütüphanesi gibi Tetrapylon da Aphrodisias’ın simgesi haline gelmiştir…Fakat bu yapının ilerde Sebasteion ile rol değiştireceğini düşünüyorum…Sebasteion , Tanrıça Aphrodite ve Roma İmparatoru Julius Claudius ile ailesine adanmış bir tapınaktır…Peki neden ilerde Tetrapylon ile rol değiştireceğini düşünüyorum ? Bugün Aphrodisias ile ilgili rehberlere baktığınızda Sebasteion ile ilgili göreceğiniz görseller sadece sütunlu bir yoldan ibarettir.Oysa 2005 yılından sonra burada yepyeni bir yapı ortaya çıkarılmıştır ve gerçekten görülmeye değerdir.
Sebasteion’un bugün Wikipedia’da yayımlanan görselinden eserin yeniden ortaya çıkarılmasında gelinen aşamayı daha iyi anlayacaksınız.
Aphrodisias’ın bir başka ilgi çekici yapısı Stadyum’dur.Otuzbin kişilik bu devasa yapının bir bölümü daha sonra yuvarlak içine alınarak çevrelenmiş ve arena olarak kullanılmıştır.
– Stadyum , Aphrodisias –
Belirtmeden geçmek istemedim , Aphrodisias antik kent ve müzesi ile son derece iyi korunmuş bir ören yeri.Müzedeki çalışanlara , eserlerin sergilenişlerine ,içerideki atmosfere hayran kaldım…Son derece modern ve insana tarihi sevdiren bir müze…O birçok kasvetli müzeden çok daha üstün.
Aphrodisias ile ilgili söylenecek çok şey var.Daha fazla bilgi edinmek için Kaynakça kısmındaki siteleri takip edebilirsiniz..Son olarak Tetrapylon’un bir fotoğrafını ve heykeltraşların birkaç eserini sizlerle paylaşmak isterim.
-Tetrapylon , Aphrodisias –
Priene – Miletos – Didyma :
Ionia turumuzun en dikkat çeken üç ismi Priene , Miletos ve Didyma ( Didim ) .Ne yalan söyleyeyim özellikle Miletos’tan sonra Herodotos’un ‘Tarih’ eserini tekrar okuma kararı aldım…
Priene’nin deniz manzaralı Athena Tapınağı , Miletos Limanı’nda bir Tiyatro , Lade Deniz Savaşın’na adını veren Lade Adası…Peki neredeler şimdi ?
Priene’ye geldik ve tiyatrosunu ,agorasını gördükten sonra çıktık Athena Tapınağı’na…Şehrin en yüksek tepesine kurulmuş ,aşağısı uçurum ve mükemmel bir ova manzarası…Bir üstteki paragrafta deniz manzarası demiştim ,yanlış yazdığımı düşünmeyin : ) Neyse o konuya birazdan değineceğim , ama öncesinden Priene üzerine anlatacaklarım var.
Priene , Büyük İskender’in Miletos kuşatması sırasında kaldığı söylenen bir şehirdir.Açıkçası ben ne Arrianos’un ‘İskender’in Seferi’ eserinde ne de Bosworth’un ‘Büyük İskender’in Yaşamı ve Fetihleri’ eserinde böyle bir veriye erişemedim.Hatta Arrianos Miletos kuşatması ile ilgili olarak Kitap 1 Bölüm 18’de şöyle der : ‘ …Kendisi Ephesos’ta kalış süresini uzattı.Artemis’e bir kurban sundu ve bu arada bütün ordusuna savaş düzeninde ve tam teçhizatlı olarak bir geçit töreni yaptırdı.Ertesi gün kalan piyadeler,okçular,Agrianlar,Trakya süvarileri,kendi hassa birliği ve hassa askerlerinden diğer üç birlik ile yola çıkarak Miletos’a doğru yöneldi….‘ .. Fakat Priene’de kazılarda bulunan ve bugün British Museum’da sergilenen bir tablette İskender’in bu şehirde kaldığı ve Athena Tapınağı’nın yapımı için bağışta bulunduğu yazmaktadır.
-Athena Tapınağı , Priene –
Priene Athena Tapınağı , Antik Dünya’nın yedi harikasından biri olan Mausoleum’un mimari Pythius tarafından yapılmıştır.Ayrıca o dönemde bu tapınağın içerisinde ,Atina’daki Parthenon Tapınağı’ndaki ile aynı özellikleri taşıyan , 7 metre yüksekliğinde bir Athena heykeli yer almaktadır.
Yukarıda British Museum’da sergilenen tableti görmektesiniz.Tabletin üstünde tam olarak ‘ Kral İskender bu tapınağı Athena Polias’a adamıştır ‘ yazmaktadır.Bir Büyük İskender hayranı olarak onun bulunduğu bir şehirde daha bulunmak beni gerçekten çok mutlu etti.
Priene’den sonra otobüsle kısa bir yolculuğun ardından Miletos’a ulaştık.Burada devasa bir tiyatro karşıladı bizleri.Miletos ile ilgili kaynak kitaplarda bu tiyatro limanın hemen yanındaki yamaçta bulunmakta olduğu söylenmektedir.İyi hoş ama burada deniz yok ki liman olsun….:) Fazla uzatmadan bu duruma açıklık getirelim….M.Ö.500 ve M.S.500 yılları arasında Ege Bölgesi’nde büyük bir coğrafi değişiklik meydana geldi.Büyük Menderes Irmağı’nın taşıdığı alüvyonlar her geçen yüzyıl daha da arttı ve bir zamanlar deniz olan alanı doldurarak Büyük Menderes Ovası’na dönüştürdü.Bu değişim coğrafya ile birlikte tarihi de şaşırttı tabii ki…Herodotos’un bahsettiği Lade Deniz Savaşı’na adını veren Lade adası ova üzerinde bir tepe şimdi.Günümüzdeki Bafa Gölü ise dönemin önemli körfezlerinden Latmos.
Haritada Priene ile Miletos arasında bir körfez olduğunu görüyoruz.İnce mavi çizgi ile belirtilmiş sınır bölgenin günümüzdeki kara sınırı olup ‘BM’ harfleriyle belirtilen alan Büyük Menderes Ovası’dır.Alan M.Greaves’in ‘ Miletos : Bir Tarih ‘ başlıklı araştırma kitabında ,Büyük Menderes Irmağı’nın getirdiği alüvyonların , M.Ö.500 civarında Priene önünü doldurduğu , M.Ö.100 ve M.S.100 yılları arasında Latmos Körfezi’ni Bafa Gölü’ne dönüştürdüğü ,bin yıl içerisinde 10-17 km ilerlediği belirtilmiştir.
Yukarıdaki GoogleEarth haritasından bölgenin günümüzdeki halini daha net görebilirsiniz.
Miletos antik kentinin, tiyatrosu ve hamamlarıyla görülmeye değer bir yer olduğunu düşünüyorum.Özellikle tiyatronun arkasında bulunan tünellerde gezmek bana bir an o dönemlerde bilet sırasına girdiğimi hissettirdi…:)
-Miletos Tiyatrosu –
-Tüneller, Miletos Tiyatrosu-
Miletos’un ardından Didyma’ya doğru yola çıktık…Otobüsümüzün sol tarafında kutsal yolu görebiliyorduk…Kutsal Yol , Miletos ile Didyma Apollon Tapınağı’nı birleştiren bir yoldur…Didyma ,Yunanca’da ikiz anlamına gelmektedir ve bu Kutsal Yol ,ikiz kardeşler Apollon ile Artemis’in alanını birbirine bağlamaktadır.Bazı araştırmacılar ise buradaki Didyma’nın Anadolu dillerinden geldiğini söylerler.
Didim Apollon Tapınağı , çok önemli bir kehanet merkezidir…Zaten Apollon’un en büyük özelliklerinden birisinin kehanet olduğunu düşünürsek kendisine adanan tapınakların da kehanet merkezi olduğu kaçınılmazdır.En önemli Apollon kehanet merkezlerinden biri de Yunanistan’da Delphi’dedir.
Hani Türkiye turizm tanıtım reklamlarında devamlı gösterilen ,ortasından bir çatlak geçen Medusa kabartması vardır.İşte bu kabartma Didim Apollon Tapınağı’ndadır.Gerçeği söylemek gerekirse bu eserin daha büyük olduğunu düşünüyordum yakından bakınca çok da önemli olmadığını düşündüm.Fakat tapınak gerçek anlamda bir mimari harikası.Büyüklüğü , sütunların yüksekliği ve sıklığı insana hakikaten kutsal bir mekanda olduğunu hissettiriyor.Her bir sütun kaidesi özenle işlenmiş , her biri mitolojik bir efsaneyi resmediyor.
Bu bir paragraf. Bu metni değiştirmek veya düzenlemek için tıklayın. Çok kolay.
-Medusa Kabartması , Didim-
Didyma bir antik kent değildir , Miletos’a bağlıdır ve sadece Apollon Tapınağı’nı barındırır.
-Apollon Tapınağı, Didim-
Didim’den sonra otobüsümüz Bafa Gölü’ne de uğrayarak İstanbul’a dönüşe geçti.Sadece Aphrodisias için çıktığım bu turda Ionia bölgesini içime sindirerek bir kez daha Anadolu’nun karış karış gezilmesi ve incelenmesi gerektiğini anladım.Yaşadığımız topraklar , kültürleri , dinleri , bilimi etkilemiş ve insanlığın gelişimine büyük katkılarda bulunmuştur.Daha fazla sevilmeyi , korunmayı hakediyor.
Priene’de tanıştığım ve hala kentte yaşamaya devam eden bir dostumun fotoğrafını yazımı bitirirken paylaşmak isterim.Kendisi Priene Antik Tiyatro’nun üst basamaklarından birinin altında yaşıyor.
21.12.2010
Yazan: Dimitri Daravanoğlu
Fotoğraflar: Dimitri Daravanoğlu
Kaynakça:
1-) Greaves M. Alan , Miletos Bir Tarih , Çev.Hüseyin Ç.Öztürk , Homer Kitabevi , İstanbul ,2003
2-)Bayhan Suzan , Priene Miletus Didyma , Keskin Colour , İstanbul , 2010
3-) Arrianos , İskender’in Seferi ,Çev.Furkan Akderin , Alfa Yayınevi , İstanbul , 2005
5-) www.didimli.com